YILDIZ VE BURÇ FALI

Yıldız ve burç falı uğraşısı olan astroloji; insanlardaki dini bilgi eksikliği, bilinmeyene ve geleceğe olan derin merakı nedeniyle, basında magazin haberleri olarak güncelliğini korumaktadır. Sayısını günümüzün teknolojisi ile bilmemizin mümkün olamayacağı kadar gök cisimlerinden oluşan gök, her devirde gizemini korumuş, Gildânîler gibi bazı eski toplumlarda da yıldızlara tapma şekline dönüşmüştür.

Yıldız ve burç falı inanışına göre; burçlardan (yıldız kümelerinden) ışın şeklinde çıkan kuvvetler, Yeryüzündeki insanların ve varlıkların tabiatını düzenlemekte, hayır ve şer onlardan kaynaklanmakta, bilinmeyen ve gelecekten haber alma da ancak yıldız falcılığı ile mümkün olmaktadır.

Astrolojiye (yıldız falına) inanılarak ona ümit bağlanmasını, dünya'daki olayların ve insanların geleceği ile ilgili netice çıkarılmasını, İslâmiyet kesin olarak onaylamaz. Astrolojinin varlığı ile ilgili hiçbir ayet de Kur'ân- Kerîm'de bulunmamaktadır. Evreni ve bütün varlıkları var eden, yöneten ve geleceği de bilen yalnız Yüce Allah'tır, yarattığı hiçbir varlığa da bu görevleri vermemiştir, yıldız falcılığı aldatmacadan başka birşey değildir.

GÖĞÜ BURÇLAR İLE SÜSLEDİK

15/16: Andolsun ki Biz, gökte burçlar (yıldız kümeleri) yaptık. Ve onu, bakıp görenler için süsledik.
71/15-16: Görmediniz mi Allah yedi göğü ahenkli bir bütün olarak nasıl yarattı? Ay'ı bunlar içinde bir ışık yaptı ve Güneş'i de kandil haline getirdi.
16/16 : Ve nice işaretler! Yıldızlarla da onlar (insanlar), yön ve yol doğrulturlar.


Yukardaki ayetlerden de anlaşıldığı gibi Kur'ân-ı Kerîm'de, pozitif bir ilim olan astronomi (gök bilimi) hakkında birçok bilgiler bulunmakta; yıldızlar, yıldız kümeleri (burçlar), Güneş, Ay gibi gök cisimlerinin özellikleri anlatılmakta, astronominin araştırılıp öğrenilmesi teşvik edilmektedir. Astroloji hakkında ise tek bir ayet bile bulunmamaktadır. Yıldız falı, burç falı gibi inanışları, vasıtasız bilgileri, bilinmeyeni ve geleceği konu alan astroloji, İslâmiyet ile bağdaşamaz. Bilinmeyen ve gelecekten haber verme insan tabiatının gök cisimlerinin etkisi ile oluştuğu iddiasında bulunma, Allah'a ortak koşma (şirk) tir.

İNSAN TABİATINI BURÇLAR MI OLUŞTURUR?

Burç; yıldızlar kümesi, topluluğu demektir. Gök yüzünü süsleyen yıldızlar, bir sistem içersinde birbirine yakın toplanarak burçları meydana getirmiştir. Güneş, bizim gök adamız Samanyolu'nu oluşturan yaklaşık 200 milyar yıldızdan biridir. Evrende 200 milyar bulunduğu tahmin edilen gök adaları da milyarlarca burç (yıldız kümeleri) ve yıldızdan teşekkül eder.

Yıldız ve burç falı (astroloji) ile uğraşanların konusu olan ve 12 burçtan meydana gelen Zodyak Takım Yıldızları, 360°lik bir kuşak üzerinde eşit aralıklarla serpiştirilmiştir. Her takım yıldız (burç) 30°lik bir kuşak parçasını doldurur. Burçlara sırasıyla : Koç, Boğa, İkizler, Yengeç, Aslan, Başak, Terazi, Akrep, Yay, Oğlak, Kova, ve Balık isimleri verilmiştir. Astronomik olarak, ilkbaharın başlangıcını teşkil eden 21 Mart tarihinde Güneş, Koç burcunun başında bulunur. Bu durumda Güneş'in Koç burcuna gireceği söylenir. Bundan bir ay sonra Güneş, Boğa burcuna geçer ve böylece 12 burcu dolaşır.

Batı Ülkelerinde astroloji ile uğraşanların temel görüşlerini, Batlamyus'un düşünceleri teşkil eder. Onlara göre gök cisimleri; dünya'daki insanların ve diğer varlıkların tabiat ve huylarını düzenlemektedir. Ayrı karakter ve özellikler ile yüklü her bir burçtan ışın şeklinde yayılan güçler, Yeryüzü'nde ki varlıkları etkisi altına alarak, kendi özelliklerini onlara yansıtır. Dünya Güneş ile birlikte akışı esnasında burçlardan çıkan kuvvetler, yeni doğmuş çocukları etkileyerek tabiatlarının oluşmasını sağlar. Artık o insan hayatı boyunca burçtan aldığı bu özellikleri taşır, bu nedenle ayni burçta doğan kimselerin huy ve karakterleri birbirine benzer.

Eski bir topluluk olan Kildânîler'e göre, evreni idare edenlerin yıldızlar olduğunu, hayır ve şer in de onlardan geldiğine inanıyorlardı. Kildânîler'in bir kolu olan Sabiîler'e göre ise, tanrıdan çıktığını kabul ettikleri gök cisimlerin canlı varlıklar olduğunu, tıpkı insanlar gibi nefis ve akıl sahibi bulunduklarını, Tanrının alt alemler (insanlar) üzerindeki yönetimini, bu gök cisimleri (felekler) aracılığı ile yaptığını kabul etmekteydiler. Hint astronomi bilginlerine göre yıldızların asıl niteliğinden değil, özelliklerinden hükümler çıkarmışlardı. Hacminin büyüklüğü ve mekânın yüksekliğinden dolayı Zühal (Satürn) yıldızını saadetin kaynağı saymışlar ve her türlü mutluluğun buradan geldiğini iddia etmişlerdi. ( Bkz. Divantaş İlmihal II. Say: 150 )

EVRENİ YARATAN VE YÖNETEN ALLAH'TIR

2/117 : Gökleri ve yeri güzelliklerle donatarak yaratan Allah'tır. Bir şeyi yaratmak istedi mi, ona sadece OL der, o da hemen oluverir.
2/107 : Bilmedin mi ki göklerin hükümranlığı, mülkiyeti ve yönetimi yalnız Allah'ındır. Sizin için Allah'tan başka ne bir koruyucu, ne de yardımcı vardır.


Yüce Allah; ilâhî kudreti, sonsuz ilmi ile evreni ve varlıkları yaratmış, yaşam öykülerini de ilâhî yasalara bağlayarak, olağanüstü bir düzen ile onları yönetmektedir. Tevbe 9/116: «Göklerin ve yerin mülk ve yönetimi Allah'ındır. Yaşatan da, öldüren de O'dur... » Yıldızlar, Güneş, Ay ve Yeryüzü'ndeki bütün varlıkların, yaratılışı ve yönetimi yalnız ve yalnız Allah'a aittir. Yaratılmış ve insanlar gibi sonlu olan yıldızların etkileyici, yönlendirici bir güçleri yoktur. Gök cisimlerinden ışın şeklinde gelen kuvvetlerin; insanların tabiatını oluşturacağına, hayır ve şer in onlardan kaynaklandığına inanmak, akıl ve mantık ile bağdaşamaz.

Cenâb-ı Allah, insanları dilediği şekilde yaratarak oluşturmakta, her benliğe doğuştan ve anne babanın genlerinden de kaynaklanan ayrı bir tabiat vermektedir. İnsanın bu özellikleri hayat boyu devam eder ki, bu da o insanın kaderidir. Yıldız falcılarının iddia ettikleri gibi, ayni burçta doğan insanların huy ve tabiatlarının birbirine benzemesi gerekirken, pek çoğunun ayrı ve zıt karakterde oldukları test edilmiştir. İnfitar 82/8: «Seni dileğince oluşturan Allah' tır.» Ayetten açık olarak anlaşıldığı gibi, insanları yaratan, tabiat ve huylarını düzenleyen Yüce Allah'tır. Yıldızlar dahil hiçbir varlığa yaratma, yönlendirme, etkileme görevi verilmemiştir. Cenâb-ı Allah'tan başkalarının insanları oluşturduğunu düşünmek şirk olur ki, bu da Allah katında çok büyük bir günahtır. İsra 17/22: «Allah'ın yanısıra ortak (şirk) oluşturma!...»

GELECEĞİ YALNIZ ALLAH BİLİR

27/65 : De ki: Göklerde ve yerde Allah'tan başka hiç kimse gaybı (bilinmeyeni ve geleceği) bilmez...
6/59 : Gaybın anahtarı onun yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde olanı da bilir. O'nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez...


Gayb, his ve akıl ile bilinmeyen şey demektir. İnsanın geleceği, nerede öleceği ve kıyamet zamanına mutlak gayb denir ki, bu sır hiçbir yaratılana, Yüce Allah'ın sevgili kulları peygamberlere bile verilmemiştir.

Günümüzde yıldız ve burç falı, magazin habercilerinin üretimi ve desteği ile çok ilgi toplamaktadır. İnsanların dini bilgi eksikliğinden kaynaklanan boşluklar, bilinmeyene karşı büyük ilgi nedeni, olayın hep gündemde kalmasına sebep teşkil etmiştir. Oysa fal baktırarak gelecek hakkında bilgi aldıklarına inananlar, ancak zaman içinde gerçek ile karşılaşmaktadır. Yıldız ve burç falına değer verilerek, ona ümit bağlanılması, güvenilmesi İslâmiyet'e tamamiyle aykırıdır.

DİĞER FALCILIKLAR

5/90 : Ey iman edenler!... Fal okları şeytan işi birer pisliktir, bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.


Falcılık, çeşitli usuller ile bilinmeyenden haber verme, geleceğe ait olayları bilmeyi iddia etme esasına dayanır. Falcılar cinler gibi görünmeyen varlıklarla ilişki kurduklarını, bazı sırlara sahip olduklarını söyleyerek müşterilerini etkilerler. Kur'ân, falcılığa şiddetle karşı çıkmakta : Fal okları şeytan işi birer pisliktir. sözleri ile onları lânetlemektedir. Fal ve falcılığın çok çeşitli türleri vardır. Kahve falı, el içi falı, yıldız falı, iskambil kağıdı ile fal, tuz falı, kurşun dökme, Kur'ân ve kitap falı v.s.

İnsanlardaki dini bilgi eksikliği, bilinmeyene, geleceğe olan derin merak ve ilgi nedeni ile falcılık mesleği, eski toplumlardan beri devam etmiştir. Onlara inanarak fal baktıranlar, sıkıntılarına sıkıntı kattıkları gibi, sömürülmekten de kurtulamazlar. Görülmeyen duyular ötesi alem ile görülen duyular aleminin mutlak hakimi Yüce Allah'tır. Zümer 39/46 : «De ki, ey Allah'ım! Ey gökleri ve yeri yaratan, ey görülmeyeni ve görüleni bilen... »Yaratılan hiçbir varlık geleceği bilemez. Lukman 31/34 : «...Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez ve hiç kimse hangi yerde öleceğini bilmez...»

Falcılar, kendilerine de hayrı olmayan zavallı kimselerdir. Eğer onlar bilinmeyeni ve geleceği bilselerdi şans oyunlarından zengin olurlar, onlara inanarak ümit bağlayan insanları da sömürmeye gerek görmezlerdi.

RUH-RUH ÇAĞIRMA