|
EVLENME
Evlenmenin önemi. Yüce Allah; kadın ile erkeği birbiriyle mutlu olmaları için yaratmış, aralarında sevgi ve merhamet duygusunu vermiştir. Kur'ân da şöyle buyrulmaktadır: Rum 30/21: «Birbirinizle huzur ve sükûnet bulasanız diye, size kendi cinsinizden eşler yaratıp, aranıza sevgi ve merhamet koyması, Allah'ın ayetlerindendir.» Karşıt cinslerin ayrı yaşamamaları, birlikte olmaları yaratılışa en uygun olanıdır. Bunun da en ideal şekli evlenmektir. Eşler İlâhî Yasalar'a uygun tarzda hayat arkadaşlığı yapacak,yuva kurup çoluk çocuk sahibi olacaklar ve hem de cinsel ihtiyaçlarını karşılayacaklardır. Böylece canlılarda bulunan neslin devamı iç güdüsü de tabii olarak karşılanmış olacaktır. Kur'ân, insanları zengin veya fakir de olsalar evliliğe teşvik etmektedir:Nur 24/32: «Sizden bekar olan kimseleri evlendirin. Eğer yoksul iseler, Allah lûtfu ile onları zengin eder. » Nikahın yapılışı. Ülkemizde evlilik işlemi, Devletin kontrolünde Belediyelere verilmiştir. Adayların evlenme ehliyeti ve engelleri kontrol edildikten sonra uygun şartlarda olanlar, iki şahit huzurunda görevli memur tarafından nikâh sözleşmesi yapılarak evlenirler. Nikâh, bilhassa kadının güvencesi açısından çok önemlidir. Kur'ân' da şöyle buyrulmaktadır : Nisa 4/21: «...Kadınlar siz erkeklerden sağlam bir teminat almışlardı.» Nikâh sözleşmesi ile ilgili olmamakla beraber, evlenme gibi önemli ve ailenin temellerinin atıldığı bir olayda; dua etmek, Kur'ân'dan ayetler okumak gibi ruhsal yönden mutluluk verici davranışlar da yapılabilir. Hıristiyanlar da ve Museviler de evlenmeler; Belediyede yapılan resmi nikâhtan sonra, dini bir sözleşme olarak Kilise ve Sinagog'da da yapılmaktadır. Osmanlı döneminde nikâh yetkisi ile kadılara (hakim) verilmiş, onlar da özel olarak bazı şahısları vazifelendirmişti. Ayrıca mahalle imamları da kadı (hakim)in kontrolü olmaksızın evlendirme yapabiliyor, bu sözleşmeye de halk dilinde imam nikâhı deniyordu. Evliliğin devamlılığı için Kur'ân, öncelikli olarak erkeklerin hanımları ile iyi geçinmesini öğütler. Aile kurumunun korunması ve devamlılığında, kocaya daha kapsamlı bir sorumluluk verir. Evliliğin en önemli şartı olan, ırz ve namuslarını korumaları için eşleri uyarır. Geçimsizliklerde taraflara sabır ve hoşgörü tavsiye eder. Eşlerin arasını bulma görevini, tarafların uygun göreceği hakemler vasıtasıyla olmasını öğütler. Karı-koca boşanmak için kesin karar verirlerse, ayrılmanın karşılıklı haklara saygılı olarak güzellikle olmasını ister. EVLENME ÖNCESİ HAZIRLIK DÖNEMİ 4/24 : ...Evlenmesi yasaklanmamamış hanımları; namuslu yaşamak, zina etmemek şartıyla mallarınızla istemeniz (evlenmeniz) size helâl kılındı... Kadın ile erkeğin ömür böyu devam edecek hayat arkadaşını bulması, bir yuva kurması ve çoluk çocuk sahibi olmasını sağlayacak evlilik, insan hayatında çok önemli bir olaydır. Bunun için eşler arasında tanışma, görüşme ve nişanlılık dönemleri yaşanır. Taraflar bu süre içinde birbirlerini daha iyi tanır, evlilik için daha sağlıklı karar verebilirler. Ülkemizin bazı bölgelerinde eşlerin görücü usulü ile tanışmadan, görüşmeden yapmış olduğu evlilikler, maalesef çoğunluklu olarak mutsuzlukla sonuçlanmaktadır. Kurulacak aile kurumu, cinsler arasında karşılıklı sorumluluk ve yükümlülük getirir. İşte bunun için evliliklerde adaylar karşılıklı görüşerek ön anlaşma yapmalıdır. Evlilik teklifi, damat adayları tarafından yapılır. Kadınları mallarınız ile istemeniz ifadesinin anlamı; evlenmeyi kararlaştırdığınız hanımlara karşı duyduğunuz saygı ve değerin göstergesi olarak, ikram ve hediyelerinizle onları isteyin. Bu evlilik boyu devam edecek sevgi, saygı ve değerin başlangıcını teşkil edecektir. Kur'ân, evlilik öncesi erkekleri şöyle uyarıyor : «İffetli (namuslu) yaşamak ve zina etmemek şartıyla» evlenmeniz size helâl kılındı. Bir sonraki ayet olan Nisa 4/25 de de aynı şekilde kadın da uyarılmaktadır : «İffetli yaşamak ve zina etmemek şartıyla »evlenmeniz size helâl kılındı. Böylece evlilik, hazırlık dönemlerinde de sağlam temellere oturmuş olur. Kutsal bir yuva olan ailenin korunması ve devamının sağlanması için, açık hükümlerle evlilik yasaları kurallaştırılmıştır. Kur'ân, evlilik dışı cinsel ilişkileri kesin olarak yasaklamıştır. İnançlı, sağlıklı bir nesil ve toplumun temeli olan aile ancak namuslu, ahlaklı, sevgiye saygıya dayalı evliliklerin eseridir. KIZLAR KENDİ İSTEKLERİYLE EVLENMELİDİR 24/33 :...Dünya hayatının geçici menfaatini elde etmek için, iffetli (namuslu) kalmak isteyen genç kızları fuhşa zorlamayın. Kim onları zor altında bırakırsa, bilmelidir ki zorlanmalarından dolayı Allah onlar için çok bağışlayıcı ve merhametlidir. Kızlar, özgür iradeleriyle hayat arkadaşını seçmelidir. Ömür boyu birlikte arkadaşlık edeceği, aile kurarak çoluk çocuğa karışacağı eşini kendi isteği ile seçmek, onun en doğal hakkıdır. Aksi takdirde o yuvada birlik ve beraberlik olmayacağı gibi, çocuklarında yetişmesinde önemli sakıncalar olabilecektir. Anne-baba kızlarını; onun isteği dışında geçici dünya menfaatleri için zengin veya yaşlı kimseler ile zor ve baskı kullanarak evlendirmeleri, ancak mutsuzluğu getirir. Allah katında bunun günahı da pek tabii ki ebeveynin olur. Evliliklerde gerek kız ve gerekse erkek tarafı olan ailelerin evlenmelerde yalnızca zenginlik aramaları, çok hatalı bir düşünce tarzıdır. Bir kadının veya erkeğin malına göz dikerek yapılan evlilikler, pek çok olumsuzlukları getirir. Nûr 24/32 : «Sizden bekâr olan kimseleri ...evlendirin. Eğer yoksul iseler, Allah lütfu ile onları zengin eder...» Evlenecek adaylarda; temiz soy, iyi terbiye ve güzel ahlâk aile saadeti için yeterli özelliklerdir. Maalesef Ülkemizde bilhassa Doğu Bölgeler'imizde, kızların rızaları alınmadan görücü usulü ile evlilikler yaptırılmakta; bunun neticesi olarak sağlıksız bir yuva, mutsuz bir aile ve iyi yetişmemiş çocukların meydana gelmeleri de kaçınılmaz olmaktadır. EVLİLİK KARŞILIKLI SEVGİ VE MERHAMETTİR 30/21 : Birbirinizle huzur ve sükûnet bulasanız diye, size kendi cinsinizden eşler yaratıp, aranıza sevgi ve merhamet koyması, Allah'ın ayetlerindendir. 24/32 : Sizden bekar olan kimseleri...evlendirin. Eğer yoksul iseler, Allah lütfu ile onları zengin eder... Kadın ve erkek, dünya yaşamında huzur ve sükûnet bulsunlar diye birlikte yaratılmıştır. Yüce Allah eşlere sevgi ve merhamet sırrını ihsan ederek onları birbirine sımsıkı bağlamıştır. İşte aralarında yanan bu sevgi ve merhamet ışığı, birbirlerine karşı şiddetli bir kavuşma arzusu doğurur. Diğer bir deyişle eşlerde oluşan cinsel istek ve şehvet arzusu, neslin devamı için kendilerine doğal olarak lütfedilmiştir. Bu yalnız insanlarda değil, bütün canlılarda oluş sırrı gereği var olan kuvvetli bir istektir. Kadın ve erkeğin karşılıklı duydukları kavuşma arzusu ile evlenerek birleşen çiftlerin beraberliği, Yüce Allah tarafından lütfedilen ve en büyük manevi güç olan sevgi ve muhabbeti de doğurur. Evlilik ile eşler; cinsel arzu ve isteklerini İlâhî Yasalar'a uygun bir şekilde giderdikleri gibi huzur, sükûn, dayanışma ve paylaşım ihtiyaçlarını da karşılamış olarak mutlu bir yaşama kavuşurlar. Böylece neslin devam etmesine de seve seve aracılık edilmiş olur. Nikâh; kadın ve erkeğin hayatın hem sıkıntılarında ve hem de sevinçlerinde bir ömür boyu için yaptıkları arkadaşlık ve ortaklık anlaşmasıdır. Devlet nikâh sözleşmesinin kayıt ve tesçilini hangi makama vermişse o yerine getirir. Belediyeye vermişse Belediye nin Nikâh Memurları, (Bizim Ülkemizde olduğu gibi) yok eğer Müftülüğe vermişse (imamlar) yerine getirir. Nikâh, kadınların haklarını güvence altına alan temel bir anlaşmadır. Nisa 4/21 : «...Kadınlar, siz erkeklerden sağlam bir teminat almışlardı.» Kur'ân; yalnız zenginleri değil, parasal imkânı az olanları da evliliğe teşvik etmektedir. Ayette belirtildiği gibi, yoksul olanlar da evlendikten sonra Yüce Allah'ın lütfu ile zengin olabilirler. Nikâhın neticesinde kurulan aile; gerek toplumun çekirdeğini teşkil etmesi ve gerekse neslin oluşması bakımından çok önemli bir kurumdur. EŞLERİNİZE MEHİRLERİNİ VERİN 4/4 : Kadınlara mehirlerini nazik ve cömert bir şekilde örf ve çevrenin kabullerine uygun olarak verin... 4/24 : ...Kendilerinden nimetlendiğiniz kadınların mehirlerini onlara verin. Bir borçtur bu... Mehir, Arap-İslâm toplumlarının örf ve adetlerine göre evlenirken erkeğin eşine verdiği veya borçlandığı para veya maldır. Mehrin miktarı, her ailenin ekonomik durumlarına ve çevrenin kabullerine göre tayin edilir. Bu uygulama, kadına verilen değerin ve saygının ifadesidir. Musevilerde, İslâmiyet'teki bu geleneğin aksine kızlarına iyi damat adayı bulabilmeleri için, erkeğe drahoma adı verilen para veya mal verme adeti bulunmaktadır. Oysa Kur'ân; servetleri için değil, bizzat kadınların değer ve hakları için onlara mehir verilmesi yükümlülüğünü getirmiştir. Nimet; iyilik, lûtuf, rızık, ihsân, yiyecek-içecek gibi manalara gelir. Ayette Kendilerinden nimetlendiğimiz kadınlar ın anlamı ise; kadınların erkeklere verdiği maddî ve manevî destek, hayat arkadaşlığı, cinsel ihtiyaçların giderilmesi ve en önemlisi de çoluk çocuk yapma gibi nimetlendirmeleridir. İşte bu özelliklerinden dolayı erkek karısına borçlanır ki, bu da nazik ve cömert bir biçimde ödenmesi gerekli olan mehir verme yükümlülüğüdür. Bugün Ülkemizin bir çok bölgelerindeki evlenmelerde kadınlara mehir verme adeti uygulanmamakla beraber, Doğu ve Orta Anadolu Bölgelerimizde mehir verme geleneği halen devam etmektedir. Kur'ân'da geçici (müt'a) nikâhı var mıdır? Geçici (müt' a) nikâhı, bir erkeğin bir ücret karşılığında belli bir süre için evlenmesidir. Kararlaştırılmış zaman (örneğin bir gün, beş gün, bir ay v.s.) bitince evlilik de sona erer. Halk dilinde Acem Nikâhı da denilen bu tip evlilikler, eski Arap ve İran toplumlarında yaygındı. Kur'ân; İslâmiyetten evvel ikinci sınıf insan durumuna getirilen kadının bütün haklarını vermiştir. O bir ücret karşılığında geçici olarak faydalanılacak bir varlık değil; ailenin hanımefendisi, gelecek neslin emanet edildiği, çocuğuna karşılık beklemeden sonsuz sevgisiyle bağlı olan fedakâr bir annedir. Evlilik, İlâhî Yasalar ile sağlam temeller üzerine kurulmuş, iffet ve namus kavramı yuva kurmanın ilk şartı olarak belirlenmiştir. Eski ilkel örf ve adetlerin, İslâmiyet'ten sonra da devam etmesini isteyenler, Nisa 4/24 ayetinin manasını kaydırıp değiştirmek suretiyle müt'a nikâhını, Kur'ân'a fatura etmeye çalışmışlardır. Hz. Peygamber de geçici evliliği uygulamıştı, Hz. Ömer'in halifelik zamanında da kaldırılmıştı. gibi rivayetler, hiçbir zaman müt'a nikâhını yasallaştıramaz. Eğer Yüce Allah geçici nikâhı uygun görse idi, Kur'ân'a açık bir hüküm kordu. Kur'ân'da müt'a nikâhı yoktur ve İslâmiyet'in ruhuna ve hükümlerine de tamamiyle aykırıdır. EŞLERİNİZE YAKLAŞIN 2/187 : ...Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdıklarını (takdir ettiklerini) isteyin... 2/222-223 : Sana adet halini sorarlar. De ki : O insana rahatsızlık veren bir haldir. Adet hallerinde kadınlardan çekilin, temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri zaman Allah'ın emrettiği yerden onlara varın... Kadınlarınız sizin (evlat yetiştireceğiniz) tarlanızdır. O halde tarlanıza dilediğiniz şekilde varın... Eşlere yaklaşarak birleşmenin iki eseri vardır: Biri büyük bir lezzet ve zevk, diğeri de nesildir. Her ikisi de Yüce Allah'ın insanlara bir lütfu ve ihsanıdır. Sizin için yazdıklarını (takdir ettiklerini) isteyin. ayetinin anlamı, eşlerle ilişkinin neticesinde, Yüce Allah'tan hayırlı çocuklar vermesini dilemektir. Furkan 25/74 : «Allah'ın iyi kulları (Rabbimiz, bize gözümüzü aydınlatacak...çocuklar bağışla...) diye yakarırlar.» Kadınların adet hali, onlara rahatsızlık ve sıkıntı veren bir durumdur. Kur'ân hanımlar ile; onların temizlenme süresi olan 3-10 gün zarfında cinsel ilişkiye girilmemesini, ancak bu hal sonrasında normal ilişkinin devam etmesi gereğini vurguluyor. Ayette kadın bir tarlaya benzetilmektedir. Nasıl tarlaya tohum ekilerek bitki yetiştiriliyorsa, kadına da erkeklik hücresi ekilerek çocuk sahibi olunmalıdır. YUVANIN DEVAMI İÇİN GAYRET GÖSTERME 4/19: Hanımlarınızla iyi ve güzel geçinin. Onlardan hoşlanmadınızsa, bilin ki sizin hoşlanmadığınız bir şeye, Allah çok hayır koymuş olabilir. 4/35 : Eğer karı-kocanın aralarının açılmasından endişe ederseniz, erkek tarafından bir hakem ve kadın tarafından da bir hakem gönderin. Bunlar barıştırmak isterlerse Allah, kadın ile erkeğin aralarını düzeltmede başarılı olacaktır. Kur'ân; toplumun çekirdeğini teşkil eden ailenin iyi işlemesini, bozulup dağılmamasını istemektedir. Bunun için öncelikli olarak erkeğe görev vermiştir : Hanımlarınızla iyi ve güzel geçinin! Her ne kadar eşinizde hoşunuza gitmeyen haller bulunsa ve ondan hoşlanmadıysanız bile, hanımınıza iyi davranmakta sebat edin. Sabır ve katlanma gücü göstermek, daha fazla hayırlara sebep olabilir. Yüce Allah bu evliliğe hayır koymuşsa, gelecek çocukların da aileye neşe ve mutluluk getirebileceği olasılığı vardır. Her bir olay bizlerin bilemediği gizli bir sebebin neticesidir. Bakara 2/216 : «...Sizin için daha hayırlı olduğu halde birşeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir siz bilmezsiniz.» Şu halde kötü gibi gelen bir oluşum, sonunda hayırlara da sebep olabilecektir. Eğer herşeye rağmen geçimsizlik devam ediyorsa, Kur'ân topluma, hakemler vasıtasıyla eşlerin arasını bulma görevi vermiştir. İslâmiyette ailenin dağılmaması için her çareye başvurulur. Hakemler, normal olarak eşlerin ailelerinden seçilir. Geçimsizlik nedenini araştıran hakemler, bunların giderilmesi için eşleri uyarırlar. Ancak arabuluculuğun samimi ve yapıcı olarak yapıldığı durumlarda, Yüce Allah'ın lütfu ile hakemler başarılı olur ve evlilik kurumu devam ederek yuvanın bozulmaması sağlanır. Evliliklerde zorlukları yenerek iyi geçinmek hedef, boşanmak ise son çaredir. ANNELER İKİ YIL EMZİRİRLER 2/233 : Anneler, çocuklarını emzirmeyi tamamlamak isteyen kimse için tam iki yıl emzirirler.Onların uygun bir biçimde yiyeceğini ve giyeceğini sağlamak, çocuğun babasına aittir... Eğer ana-baba karşılıklı anlaşma ve danışma sonucu sütten kestirme isterlerse, kendilerine günah yoktur.Çocuklarınızı süt anneye emzirtmek isterseniz, verdiğiniz ücreti güzelce teslim ettikten sonra,bunu yapmanızda bir günah yoktur... Kur'ân, anne sütüne dikkati çekerek çocuğun beslenmesinde ve gelişmesinde en önemli unsur olduğunu buyurmaktadır. Her zaman taze ve mikropsuz olan anne sütünün tabii protein, vitamin, mineraller ve kazandırdığı bağışıklık sistemi, hiçbir zaman yapma süt ve mamalarda bulunmamaktadır. «Anneler çocuklarını iki yıl emzirirler.» Eğer her hangi bir sebeple anne çocuğunu emziremez ise, tabii olmayan mamaların yerine, çocuk sevgisi taşıyan süt anneler bulup, onların sütleri ile çocuklarını beslemelerinin lüzumu belirtilmektedir. Çocuklara tabii sütün verilmesinin ne kadar önemli olduğu; önce annesinin, eğer mazeretli ise süt annesi tarafından emzirilmesinin lüzumlu olacağı vurgulanmıştır. Emzirme müddeti iki yıl olduğu belirtilmekle beraber, anne-babanın kararı ve danışması ile bu zaman bir miktar azaltılıp çoğaltılabilir. Süt annelerden doğan akrabalıkların getirdiği evlenme yasağı yaklaşık iki yıl emzirilen çocuklara mahsustur. Hz. Peygamber süt akrabalığı ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur : «Nesep (soy) yüzünden haram olanlar, süt yüzünden de haramdır.» Çocukların anne sütü ile beslenmesi, anne sevgisine kavuşma yönünden çok önemlidir. Annenin göğsüne yaslanarak süt emen çocuk, ayni zamanda sevgi ve güven ihtiyacına da kavuşmaktadır. İşte böyle bir ortamda yetişen çocuklar, geleceğin sağlıklı nesillerini oluşturarak milletlerin ayakta kalmasını sağlarlar. Ancak günümüzde sihirli besleyici gıda olan anne sütünün yerini, maalesef gıda değeri düşük ve kolay elde edilen yapma mamalar almıştır. Çocuklarımızın beslenme tarzı bu şekilde devam ettiği müddetçe, sağlıksız ve güçsüz bir neslin oluşması da kaçınılmaz olacaktır. AİLEDE GÖREV VE YÖNETİM |