TEVRAT, ZEBUR, İNCİL
ve
KUR'AN'DAN GÖZLEMLER


ALLAH'IN ELÇİSİ HZ. MUHAMMED'İN İNKÂR EDİLMESİ

Hıristiyanlar ve Yahudiler; Hz.İsa'dan sonra gelmiş bir din kitabını dikkate almamakta, Allah'ın son elçisi Hz.Muhammed (s.a.s.)'i bir peygamber ve ona inen Kur'an'ı Kerim'i ilâhi bir kitap olarak kabul etmemektedir. Hz.Muhammed (s.a.s.)'i inkar etme; İsrailoğulları ile başlamış, Hıristiyanlarla devam etmiştir. Oysa Kur'an, daha önce Yüce Yaratıcı tarafından indirilen bütün kitaplara, her Müslümanın inanmasını emreder. Nisa 4/136 : « Ey iman edenler! Allah'a, peygamberlerine ve peygambere indirdiği Kitaba, ondan önce indirdiği Kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve Ahiret Günü'nü inkâr ederse, gerçekten derin bir sapıklığa düşmüştür.» Ayrıca Bakara 2/253 de şöyle buyrulmaktadır : «İşte bu peygamberlerden kimini kimine üstün kıldık. Allah onlardan kimileri ile konuştu, kimilerinin de derecelerini yükseltti. Meryem oğlu İsa'ya da mucizeler verdik ve onu Ruh'ul Kudüs (Cebrail) ile destekledik...» Bakara 2 / 87 : « Yemin olsun ki Musa'ya Kitap'ı (Tevrat'ı) verdik. Ve arkasından da resuller gönderdik.

Batı toplumu, “Muhammed önceki peygamberlerin yazdıkları kitaplardan istifade ederek Kur'an'ı Kerim'i yazmıştır.”, görüşünü bir gerçekmiş gibi ileri sürerek, Kur'an'ın ilâhi bir kitap olmadığını iddia ederler. İslâmiyet ile ilgili olarak da Muhammed dini ve Muhammediler olarak verdikleri isimler, günümüze kadar kullanılmaktadır. Oysa Hz.Muhammed (s.a.s.)'in getirdiği din, Yüce Allah'ın en son göndermiş olduğu, öncekilerin devamı ve sonuncu olma özelliğini taşımaktaydı.

Hıristiyan Din Adamlarının Saltanatı

Hıristiyanlıkta ruhban (rahip) sınıfı oluşmuş, Tanrı ile kul arasında aracılık yapan din adamları, zamanla çok büyük güce kavuşmuştu. Bilhassa orta çağda Kilisenin her hususta olduğu gibi siyasette bile çok etkinlikleri vardı. Kralları belirtiyor veya onları, afaroz bile ediyordu. Ülkenin en selâhiyetli kişileri Kilise babalarıydı. Kur'an, bu durumu şöyle tespit etmişti :

Hahamlarını ve rahiplerini Allahtan ayrı rabler (tanrılar) edindiler. Meryem oğlu Mesih'i de öyle. Oysa kendilerine yalnız ve tek Tanrı olan Allah'a ibadet etmeleri emredilmişti... (Tevbe 9 / 31)
De ki: Ey Kitap sahibi! Sizin ve bizim aramızda eşit olan şu söze gelin: ... Allah'ı bırakıp da birbirimizi rabler edinmeyelim... (Ali İmran 3/64)

Bu ayette geçen “ bazımız bazımızı rabler edinmesin ” ifadesinin ne anlama geldiğini Hz.Peygamber (s.a.s.)'den sorulduğunda Tanrı'nın Elçisi şöyle buyurmuştu : «Kilise babalarının sözlerini Allah'ın kelamı gibi benimsemek, onları rab (tanrı) edinmek olur. Hıristiyanlar bunu yapmıştır.» Din adına söz söyleyen birtakım hasta ruhların, gizli bir biçimde kendilerini ilâh ilan etmişler, bunu da dine fatura yapmışlardı. (Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, Kur'an'ın Temel Kavramları, s.107)

Kendilerine Kitap verdiklerimiz Kur'an'ın, gerçekten RAB'bin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler... (Enam 6/114)
Kitap sahipleri; Hz.Muhammed (s.a.s.) ile ilgili Tevrat ve İncil'de ki bilgilerden dolayı Hz.Muhammed (s.a.s.)'in geleceğini bilmekteydiler. O beklenmekte olan peygamberdi. Buna rağmen onların din bilginlerinden bir kısmı, bile bile hakikati gizlemişti. Çünkü Kur'an, Allah ile kul arasında aracılık yapan ruhban sınıfını kaldırıyordu. Kendi otoritelerinin ve menfaatlerinin kaybolacağını, halktan normal bir insan olacaklarını çok iyi biliyorlardı.

Papazların bir kısmı da Tanrı ile kul aracılığından dolayı; kurban, adak, sorunları çözme, günahı bağışlatma gibi çeşitli sebeplerle halktan para sızdırmaktaydılar. Bu düzenin değişmesini de istemiyorlardı. Tevbe 9/34 : « Ey insanlar; hahamlardan. rahiplerden birçoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler ve insanları Allah yolundan çevirirler...»

Yahudi Din Adamlarının Saltanatı

İsrailoğullarından bazı din adamları, toplumuna Allah'ın yasalarını bildirecekleri yerde, saltanat ve çıkarcılıkları nedeniyle, kendi dinlerini bile tam öğretmiyorlardı. Bildikleri halde Allah'tan vahiy ile gelen Kur'an'ı ve son peygamber Hz. Muhammed'i inkâr etmişlerdi. Kur'an yaptığı bu tespitleri şöyle açıklıyordu.

Ey Kitap sahibi, Elçimiz size geldi, Kitap' tan gizlediğiniz şeylerin çoğunu size açıklıyor, çoğundan da geçiyor. Gerçekten de size Allah'tan bir ışık ve açık bir Kitap geldi.(Maide 5 / 15)
Ey Kitap sahibi, gerçeği gördüğünüz halde, niçin Allah'ın ayetlerini inkâr ediyorsunuz? Ey Kitap sahibi, niçin hakkı batıla karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz? (Ali İmran 3/70-71)

Kur'an Kitap ehlini dinlerini bırakmaya değil, Kitaplarını doğru olarak uygulamaya çağırmaktaydı. Dinlerini doğru uygulayan, Allah'a bağlı Yahudilerin, Hıristiyanların cennete gireceklerini, korku ve üzüntü duymayacaklarını bildirmekteydi.
Hahamların... ve rahiplerin bir çoğu halkın malını aldatma ve kurnazlıkla patlayasıya yerler ve insanları Allah'ın yolundan uzaklaştırır, saptırırlar. (Tevbe 9 / 34)
Kur'an; din adamlarının birçoğunun bozulduğunu, dünya tutkusu ile bu kişilerin halkı sömürdüklerini anlatmaktadır. Bunların hangi dinden olursa olsun, Allah'ın diniyle ilgileri kalmamış, hak dinden sapmışlardı.

Hz. Muhammed'in Geleceği Önceden Bildirilmişti

Kendilerine kitap verdiklerimiz, Muhammed'i oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Onlardan bir kısmı gerçeği bildikleri halde gizlerler. (Bakara 2 / 146)
Yanlarında ki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o Elçi'ye (Muhammed'e), o ümmi peygambere uyanlar. O peygamber ki onlara iyiliği emreder, kötülüğü yasaklar.. (Araf 7/157)

Yukarıdaki ayetler kanıtlamaktadır ki, Kur'an 7.yüzyıl başlarında indiği zaman Tevrat ve İncil'de Hz.Muhammed (s.a.s.)'in peygamber olarak geleceği ve özellikleri açık olarak yazılı bulunuyordu. Kitap sahibi din bilginlerinin bir kısmı, bile bile hakikatı gizlemiş, halka söylememişlerdi. Aleyhlerinde bir delil olmaması için Hz.Muhammed ile ilgili kısımları kitaptan çıkarmışlardı. Kur'an'ı Kerim bu tahrifatı şöyle açıklıyordu. Bakara 2/75: «...Onlardan bir gurup vardı ki, Allah'ın sözünü dinleyip ve ona akılları da yattığı halde, sonra onu bile bile tahrif ediyorlardı.»

Onlar için kardeşleri arasından senin (Musa) gibi bir peygamber çıkaracağım; ve sözlerimi O'nun ağzına koyacağım ve O'na emredeceğim, her şeyi onlara söyleyecek.(Tevrat, Yasa. 18/18)

Tevrat'ta İsrailoğullarının kardeşleri arasından, Hz. Musa gibi bir peygamber geleceği haber verilmektedir. Kureyş Kabilesi, Hz. İbrahim'in oğlu İsmail soyundan, İsrailoğulları da yine Hz.İbrahim'in diğer oğlu İshak soyundan gelirler. Demek ki Hz.Muhammed'in bulunduğu Kureyş Kabilesi, İsrailoğullarının kardeşi sayılırlar. İsrailoğullarının kardeşleri olan Kureyş Kabilesi arasından gelmiş olan Hz. Musa gibi bir peygamber, hiç şüphesiz ki Hz.Muhammed (s.a.s.)'den başkası değildir.
İslami kaynaklar Tevrat'ta ki bu ayetin Hz.Muhammed (s.a.s.) için, Hıristiyan kaynakları ise Hz.İsa için indiğini kabul ederler. Muhakkak ki en doğrusunu Yüce Allah bilir.

Meryem oğlu İsa'da : “ Ey İsrailoğulları, ben size Allah'ın Elçisi'yim, benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmet (Muhammed) adında bir elçiyi haber vermek üzere gönderildim... "
(Saf 61 / 6)

Kur'an'ı Kerim'de “Muhammed” kelimesinin diğer bir manası olan “Ahmet” isimli peygamberi zikretmesi; mutlaka bu adın o zaman ki İncil'de var olduğunu gösterir. Araştırmacılar; Q İncili ismini verdikleri orijinal İncil'de bu bilgilerin yazılı olduğu, ayrıca Kur'an'ın indiği devirde bazı Hıristiyan topluluklarında bu İncil'in bulunmakta olduğu görüşündedir. Q İncili; Hz. İsa'nın gerçek varisleri Nasraniler tarafından yazılmış, fakat birçokları gibi o da uydurma gerekçesiyle imha edilmişti.


Hz. MUHAMMED'İN BİLDİRDİĞİ MUCİZE AYETLERDEN BİRKAÇ ÖRNEK