TEVRAT, ZEBUR, İNCİL
ve
KUR'AN'DAN GÖZLEMLER


KUR'AN'DA "SAVAŞ"

Kur'an'da Savaş; Savaşın şartları, Allah'ın İnananlara Yardımı, Cihat Emri ve Öldürme ile İlgili Yasalar başlıkları altında toplanmıştır.

SAVAŞIN ŞARTLARI

Savaş açana karşı savaşma izni.
Kendilerine savaş açılan kimselere, zulme uğramış olmalarından dolayı savaşma izni verildi. şüphesiz Allah, onlara yardım etmeye en mükemmel şekilde güç sahibidir. Onlar haksız yere ve sadece “Rab'bimiz Allah'tır” diyorlar diye yurtlarından çıkarılmışlardır... (Hac 22 / 39,40)

İslamiyet'in ilk yıllarında Mekke şehri'nde ki müşrikler (Allah'a ortak koşanlar), aciz Müslüman toplumuna özellikle köle ve cariyelere vahşice işkenceler yapıyordu. Habeşli Bilâl'i; elbiselerini çıkartarak kızgın çölün ortasında saatlerce bekletip, sonra da sokaklarda sürüklemişlerdi. Köle Ammar'ın babası Yasir ayaklarından iki ayrı deveye bağlanıp ters yönlerde sürüklenmiş, bacakları ikiye ayrılarak öldürülmüştü. Cariye Sümeyya, Ebu Cehil'in attığı ok ile şehit edildi. Müşrikler, Müslümanlara amansız bir savaş açmışlar, malını mülkünü bırakarak Afganistan'a ve Medine şehri'ne göç edenler canlarını zor kurtarmıştı. Hz.Muhammed (s.a.s.)'e yapılan suikast teşebbüsü son bardağı da taşırmış, savaş kaçınılmaz olmuştu. Onlarla mücadele etmedikleri zaman kendileri yok edilecekti.

Sizi öldürürlerse, siz de onları öldürün.
...Müşrikler sizinle nasıl topyekün savaşıyorlarsa siz de onlarla topyekün savaşın. (Tevbe 9 / 36)
Nisa 4 / 76 : « İnananlar Allah yolunda savaşırlar, inkâr edenler ise şeytanın yolunda. O halde şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz şeytanın tuzağı zayıftır. » Bakara 2 / 191 : «...Eğer sizi öldürmek için çarpışmaya girerlerse siz de onları öldürün...»

Savaşta aşırı gitmeyin.
Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez. (Bakara 2/190)
Eğer onlar çarpışmadan vazgeçerlerse savaşmayın. Bakara 2 / 193 : «...Onlar eğer çarpışmaktan vazgeçerlerse artık zulme sapanlardan başkasına düşmanlık edilmez. »

Haksızca öldüren, bütün insanları öldürmüş gibidir.
...Kim bir cana kıymamış, ya da yeryüzünde bozgunculuk yapmamış olan bir canı öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibidir...
(Maide 5 / 32) «Kim de onu (Hayatını kurtarmak suretiyle) yaşatırsa, bütün insanları yaşatmış gibi olur...»

ALLAH'IN İNANANLARA YARDIMI

Allah dinine yardım edenlere kesin yardım eder.
...Eğer Allah'ın, bazı insanların kötülüğünü, diğer bazıları ile önlemesi olmasaydı, içlerinde Allah'ın adı açıkça anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve camiler elbette yıkılır giderdi. Allah kendi (dini)'ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder.
(Hac 22/40)

Yaratıcı Kudret, bazı insanların kötülüğünü inanmış insanlarla önlemektedir. Bu sırada iyiler, mutlaka Yüce Allah'tan yardım görerek savaşı kazanırlar. Böyle olmasaydı Allah'ın çok anıldığı yerler olan manastırlar, kiliseler, havralar ve camiler yok olurdu. Ali İmran 3/123 : «...Ezik, boynu bükük olduğunuz bir sırada Allah size Bedir'de yardım etmişti...» Attığın zaman Allah attı. Enfal 8 / 17 : « Siz öldürmediniz onları, Allah öldürdü onları. Attığın zaman da sen atmadın, Allah attı. İnananları Kendisinden güzel bir imtihanla denemek için yaptı bunu. Allah işitendir, bilendir.» Yardım yalnız ve yalnız Allah'tan gelir. Ali İmran 3 / 127: «Allah bunu yaptı ki, küfre sapanlardan bir kısmını kessin veya onları işe yaramaz hale getirsin de yıkık ve ürkek bir halde dönüp gitsinler.»

CİHAT EMRİ

Zalim ve kötülere karşı cihat.
Allah'a ve Ahiret Günü'ne iman ederler, mallarıyla canlarıyla cihat edecekleri için senden (Muhammed) izin istemezler.
(Tevbe 9/44)

Cihat; Allah yolunda olan masum insanları zalimlerin zulmünden, pençesinden kurtarmak için yapılan kavga ve savaştır. Maddi ve manevi bütün gücü söz, mal ve canla sarfetmektir. Nisa 4 / 75 : « Size ne oluyor da, Allah yolunda ve “Rab'bimiz, bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, katından bize bir yardımcı ver” diyen zavallı çocuklar, erkekler ve kadınlar uğrunda savaşmıyorsunuz.» Savaş hoşa gidilmese de insanlığı yok etmeye çalışan zalimlere karşı gereklidir. Bakara 2 / 216 : «Savaş hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı. Olur ki hoşunuza gitmeyen birşey sizin için hayırlıdır. Olur ki sevmediğiniz şey de sizin için kötüdür. Allah bilir siz bilmezsiniz. »

İnkârcılara Kur'an ile cihat aç.
Artık inkârcılara boyun eğme, onlara karşı Kur'an ile zorlu bir CİHAT aç.
(Furkan 25 / 52)
Cihat, savaş ile değil sözle de yapılır. Ayette açıklandığı gibi kâfirlere (Allah'a inanmayanlara) boyun eğilmez. Savaştan evvel, Kur'an'ın Yasaları'nı açıklayarak, anlatarak ve nasihat ederek onları Allah'ın yoluna ulaştırmak için büyük gayret sarf edilir. Belki aralarında gerçeği anlayanlar, ürperenler olabilir. Tevbe 9 / 73 : « Ey peygamber! Küfre sapanlarla, iki yüzlülerle cihat et. Onlara sert davran! Onların varacakları yer cehennemdir. » Hz. Muhammed (s.a.s.), savaş açan ve kendisini Ülkesinden çıkaran kafir ve müşriklere cihat açmıştı.
Arabistanda küçük Hıristiyan ve Yahudi toplulukları da vardı. Allah'ın Elçisi, kitapları olduğu ve tek Allah'a inandıkları için onları İslâm'a davet etmemiş, kendi dinlerinde kalmalarını sağlamıştı. Ankebut 29 / 46 : «Kitap sahiplerine şöyle deyin : Biz, bize indirilene de, size indirilene de inandık; bizim Tanrı'mız'da, sizin Tanrı'nız da birdir ve biz O'na teslim olan kişileriz. »

Cihat emrini politik amaçlarla kullananlar.
Arap - Emevî zorbalığının İslam'a soktuğu saltanat dinciliği, tarih boyunca tüm saltanat hırslarına rehberlik ve yardımcılık etmiştir. Bugün dünyanın hemen her coğrafyasında bu saltanat dinciliği İslam'ın ve Müslümanların değerlerini "Allah için cihat" yaftasıyla sömürmekte ve kitlelerin dine saygınlığını saptırarak politik çıkarlara alet etmektedir.

Cihat kavramı bugün, "Allah ile aldatma" oyunun temel aracı halinde kullanılmaktadır. Dini kullanarak Müslüman kitlelerini parçalayan "Saltanat dinciliği", politik hasımlarını yıpratmak ve etkisiz kılmak için kendi çıkar savaşlarına "Allah için cihat" adını vermekte ve Emevî zorbalığının başlattığı bu büyük zulmü, Kur'an'ın dini olarak sürekli işletmektedir. Sadece guruplar-hizipler çapında değil, devletler, bölgeler çapında da...

Kısacası savaş, cihatın sadece bir boyutudur ve son boyutudur. Ve bu boyutta savaş, zulme uğrayanların hukukunu savunma niyet ve amacıyla olacaktır. Aksi halde bizzat kendisi zulüm olur. Nisan 4 / 75 ve Hac 22/39-41 ayetleri cihatın uygulama sebebidir.
(Kaynak:Prof.Dr. Yaşar Nuri Öztürk, İslam Nasıl Yozlaştırıldı, s.137)

ÖLDÜRME İLE İLGİLİ YASALAR

Bir insanın haksız yere öldürülmesi.
...Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmamış bir kimseyi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur...
(Maide 5 / 32)

Bir insanın haksız yere öldürülmesi; cinayetlerin artmasına, insanların birbirine düşerek düşmanlıkların çoğalmasına sebep olur. Bunun neticesinde de toplum düzeninin bozulması önlenemez. Yüce Allah; bir insanın hayatına bütün insanların hayatı kadar önem vermiş, onu koruyup kurtarılması gereğini ve suçluya da caydırıcı bir ceza verilmesinin lüzumunu açıklamıştır.

Haksız can alan katil öldürülmelidir.
Ey inanlar, öldürmede kısas (ödeşme) size farz kılındı. Hür kişiye karşılık hür, köleye karşılık köle, dişiye karşılık dişi. Kim kardeşi (velisi) tarafından bağışlanmışsa, örfe uymak ve bağışlayana güzellikle diyet (can bedeli) ödemek gerekir. Bu Rab' binizden bir hafifletme ve rahmettir...
(Bakara 2 / 178)
Ey akıl sahipleri, kısasta sizin için hayat vardır, böylece belki kötülüklerden korunursunuz. (Bakara 2 / 179)

Kısas, nefsi koruma gibi geçerli bir sebep olmaksızın haksız yere insanı öldürenlere uygulanır. Birini yok yere öldürmeyi düşünenler, kendileri de aynı kaderi paylaşacaklarından, bu eyleme cesaret edemezler. Böylece toplumda öldürme olayları azalır. Devletin verdiği ceza ile hak yerini bulacağından, ölenin yakınları da tatmin olur, kan davaları da ortadan kalkar.
Ölenin kardeşi veya velisi kısası diyete (can bedeline) çevirme hakkına sahip olduğu gibi, tamamını da affedebilir. Bu Rab'bin kullarına verdiği bir hafifletme ve rahmettir. şura 42 / 40 : « Kötülüğün cezası ona denk bir kötülüktür. Fakat affedip barışmayı esas alanın ödülünü bizzat Allah verir.» Yanlışlık ve hata sonucu ölümlerde kısas uygulanmaz.

Kısası uygulamak mı, yoksa düşmanı sevmek mi?
Prof.Dr. Yaşar Nuri Öztürk bu konuyla ilgili şu tespiti yapmıştır : « İlk öldürene karşı çıkarken (meşru savunma) ve ilk öldüreni cezalandırmak için öldürmek (kısas) hayata kastetmek değil, hayata hizmettir...Hiçbir peygambere, öldürene müsamaha et, öldüreni bağışla şeklinde bir tanrısal direktif gelmiş olamaz. Hıristiyanlığın konuyu bu şekle dönüştürmesi, geçici bir stratejinin daha sonradan sürekli bir prensip halinde empoze edilmesi şeklinde bir saptırmadır. Böyle olduğu içindir ki ilâhî kader, kilisenin bu saptırmadan doğan aşırılığına cevap olarak ayni kiliseyi insanlığın, kan dökülmesine en fazla sebep olan kurumu halinde tarihe geçmiştir. Burada Engizisyon zulümlerini, Haçlı katliamlarını ve nihayet, kilisenin çocuklarının vücut verdiği dünya harplerini, özellikle Hiroşima kahır ve zulmünü hatırlamak yeterli olur.»
(Kur'an'ın Temel Kavramları, s.313)


ÖZET