BOŞANMA

Talâk yani boşanma; nikâh anlaşmasını bozmak, evliliği sona erdirmek demektir. Kadın ve erkeği birleştiren nikâh, sosyal hayatın vazgeçilmez bir unsurudur. Eşlerin bu beraberliği; sadece nikâh sözleşmesi ile değil, iki tarafın birbirlerine olan sevgi, saygı ve merhamet duyguları ile bağlı olmalarından kaynaklanır. Bunlardan yoksun olan eşlerde anlaşmazlık ve geçimsizliklerin çıkması önlenemez. Evlilik hayatı iki taraftan birine veya ikisine de sıkıntı ve ıztırap verirse, o zaman boşanma kaçınılmaz olur. Allah katında kadın ve erkeğin evlenmesi ne kadar gerekli ise, şiddetli geçimsizlik hallerinde de onların boşanması o kadar lüzumludur.

Kur'ân, toplumun çekirdeğini teşkil eden aile kurumuna çok önem vermektedir. Öncelikli olarak eşlerin ayrılmaması için etkili yöntemlerin uygulanması, netice alınmadığı zaman araya hakemlerin girerek, uzlaştırma girişimlerinde bulunulması buyrulmaktadır. Bunlara rağmen geçimsizlikler devam ediyor, yuva yaşanmaz hale geliyorsa, son çare olarak boşanmaya müsaade edilmektedir.

Kur'ân boşanmanın nasıl olacağına ait kesin bir hüküm getirmemiştir. Zaman ve çevre şartlarına göre yorum yapılarak, şekil ve usul belirlenecektir. Yüce Allah, hem kadına ve hem de erkeğe boşanma hakkı vermiştir. Şiddetli geçimsizlik hallerinde eşlerden herhangi birinin hakime başvurusu ile boşanma gerçekleşebilir. Ancak geleneksel fıkıhçılar; Kur'ân yasalarına rağmen yalnız erkeğe tek taraflı boşanma hakkı tanımışlar, kadının hakkını ise ortadan kaldırmışlardır. Kadına yapılan bu zulümler bir çok alanlarda da devam etmiştir.

HANIMLARINIZLA İYİ GEÇİNİN

4/19 : ...Hanımlarınızla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadınızsa, olabilir ki siz bir şeyi çirkin bulursunuz da, Allah ona çok hayır koyar.


Kur'ân, evliliğin devamlılığı konusunda erkeğe birinci derecede görev vermektedir. Evliliği korumak için hanımlarınızla iyi geçinin. Kadınlar her ne kadar hoşa gitmeyen hallerde bulunsalar bile, sabır ve dayanma gücü göstererek onlara iyi davranılmalıdır. Olur olmaz sebeplerle yuvayı bozmaya teşebbüs etmek, mutsuzluğu ve ıztırabı getirir. Talak 65/1 :« ...Ancak apaçık bir fuhuş yapmaları durumu bunun dışındadır... »Başlangıçta iyi değilmiş gibi görünen bir olay, kimbilir sonunda ne gibi hayırlara vesile olacaktır. Birbirine sevgi, saygı duygusu ile bağlı eş ve çocuklardan oluşan aile kurumu, her zaman huzur ve mutluluk kaynağı olmaya devam etmelidir.

EĞER KADIN GEÇİMSİZLİK YAPARSA

4/34 :...Hırçınlık etmelerinden korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin, sonra yataklarda onlara sokulmayın ve nihayet onları bulundukları yerden başka bir yere gönderin. Bunun üzerine saygılı davranırlarsa, artık onların aleyhine başka bir yol aramayın...


Kur'ân, bir toplumun çekirdeğini teşkil eden aileye çok önem vermektedir. Eşlere, yuvanın devamlılığı ve bozulmaması için öğütler veriyor. Ailede anlaşmazlıklar olabilir; ancak eşin huysuzluk, geçimsizlik durumu devamlılık gösteriyorsa, o zaman erkeğin onu eğitip yola getirme hakkı doğmaktadır. Bunun için Kur'ân, üç aşamalı yöntem öneriyor. Önce kadınlara tatlı bir dil ile öğüt vermeli, bu fayda vermezse cinsel ilişkiye ara vermeli, son çare olarak da onları bulundukları yerden başka bir yere gönderilmelidir. Eşlerin bir müddet ayrı kalması, aralarında evlilik bağı ile oluşan sevgi ve merhamet hislerini tekrar açığa çıkarabileceğinden, barışmalarına ve mutlu bir hayat sürmelerine sebep olabilir. Talâk 65/1 : «...Belki Allah, bundan sonra yeni bir iş (gönülleri uzlaştırıp birleştirme) ortamı yaratır.»

Bazı İslâm alimleri; Arap'çada yaklaşık 20 manası olan darb kelimesini, bu ayetteki bulundukları yerden başka bir yere gönderme anlamı yerine dövün manasını kabul etmişlerdir ki bu büyük bir yanlıştır. Çünkü Kur'ân'ın canlı uygulaması olan Hz. Peygamber'imiz; ömrü boyunca kadınlara hep sevgi ve saygı göstermiş, zaman zaman hanımlarının verdiği sıkıntılara rağmen, kendilerine hiçbir zaman bir fiske bile vurmamıştır.

EĞER ERKEK GEÇİMSİZLİK YAPARSA

4/128 : Eğer bir kadın, kocasının huysuzluğundan, yahut kendisine sırt çevirmesinden endişe ederse, aralarını barışıp anlaşma girişimiyle düzeltmelerinde kendileri için bir sakınca yoktur ve barış hep hayırlıdır.


Ailenin huzurunu bozacak ve devamlılık gösteren huysuzluk, geçimsizlik gibi davranışlar kocadan da gelebilir. Kur'ân; bu durumda yuvanın dağılıp bozulmaması için kadına «barışıp anlaşma girişiminde»; bulunmasını öğütlemiştir. Çünkü Barış ve sulh hep hayırlara, mutluluklara vesile olur. Barışma girişimini ailelere haber verilmeden, eşler kendi aralarında yapmalıdır.

Kadın, erkeğin vazgeçilmez bir tamamlayıcısıdır. Onlar ile eşleşerek yuva kurmak, cinsel istekleri tatmin etmek ve çoluk çocuk sahibi olmak, Yüce Yaratıcı'nın koymuş olduğu ilâhî hükümlerdir. İşte kadınlardan gelen bu zevklere aşırı düşkünlüğe sevgi, saygı ve merhamet hisleri de eklenince, yaratılışı icabı güzel ve cazibeli olan kadının yapacağı sulh girişimi ile eşlerdeki anlaşmazlıklar tatlıya bağlanabilir. Ali İmran 3/14 : «Kadınlardan gelen...zevklere aşırı düşkünlük, insanlara süslü (çekici) gösterildi. Bunlar sadece dünya hayatının geçimidir...»

HAKEMLERİN UZLAŞTIRMA GİRİŞİMLERİ

4/35 : Eğer karı-kocanın aralarının açılmasından endişe ederseniz, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar uzlaştırma isterlerse, Allah kadın ve erkeğin aralarını düzeltmede onları başarılı kılacaktır.


Kur'ân, ailenin bozulmamasını ve devam etmesini esas almaktadır. Yüce Allah; yuvanın yıkılmasını önlemek, eşler arasındaki anlaşmazlıkları çözmede başarılı olacak yöntemleri bildirmiştir. Karıkoca arasındaki geçimsizliklerin giderilmesi için, öncelikli olarak eşler kendi aralarında anlaşma gayretine girmelerini, sabırlı olmalarını, boşanmadan evvel uzun uzun düşünmelerini, ancak bundan netice alınamadığında da, son sulh çaresi olarak ailelere bilgi verilerek hakeme başvurulmasını buyurmaktadır.

Hakem; yargıcı, iki tarafın anlaşmak üzere kararına rıza göstermek için seçtikleri kimse, haklı ve haksızın ayrılmasında aracılık eden demektir. İslâm alimleri hakemlerin tayini konusunda; kadın ve erkeğin yakınları, komşuları veya bizzat kendilerinin kararlaştırdığı kimseler veya eşlerden herhangi birisinin başvurusu üzerine hakimin de atayabileceğinde birleşmişlerdir. Hakimin atadığı hakemler, hem barıştırmaya ve hem de boşamaya yetkilidir. Hakemler genellikle, karı-kocanın akrabalarından seçilmekle beraber, diğer yakınlarından da olabilir. Eşlerin anlaşmazlık sebepleri masaya yatırılır, uygun birçok çözümler ile yuvanın bozulmaması için arabuluculuk yapılarak uzlaşmaya gidilir. Eğer hakemler; karı-kocanın aralarını düzeltmede samimi iseler, Yüce Allah'da onları başarılı kılacaktır.

HAKEM - HAKİM İLE BOŞAMA

4/35 : Eğer karı-kocanın aralarının açılmasından endişe ederseniz, erkeğin ailesinden bir hakem/hakim ve kadının ailesinden bir hakem/hakim gönderin. Bunlar uzlaştırma isterlerse, Allah kadın ve erkeğin aralarını düzeltmede onları başarılı kılacaktır.
4/130 : Eğer (eşler) ayrılırlarsa, Allah bol nimetiyle onların herbirini zengin eder (onları birbirine muhtaç etmez)...


Tüm gayret ve çalışmalara rağmen eşler arasındaki anlaşmazlık ve şiddetli geçimsizlik devam ederse, yuva yaşanmaz hale gelir. Karı-koca arasındaki sevgi ve şefkat yerini kin ve nefrete bırakır. Bu gibi zorunluluk hallerinde boşanma en güzel yoldur. Kur'ân, nasıl boşanılacağına ait kesin bir hüküm getirmemiştir. Boşanma ile ilgili ayetler; zaman ve çevre şartlarına göre, özü bozulmadan yeniden yorumlanarak, boşanma şekli ve usulü belirlenmelidir. İslâmiyet'te iki defa boşanmış olan eşlerin evlilik bağları kopmaz, tekrar birbirlerine dönme imkânı vardır. Dönmedikleri takdirde nikâh sözleşmesi sona ermiş olur. Boşanmalarda karar ve hüküm makamları her devirde başka başka olmuş, günümüzde de Devlet' imiz, Sulh Mahkemelerini görevlendirmiştir. Kur'ân; yukardaki ayette görüldüğü gibi, hem kadına ve hem de erkeğe hakem-hakim aracılığı ile boşama ve boşanma hakkını vermiştir.

İslâm alimleri, kötü davranma ve geçimsizlik sebebiyle kendisine başvurulması halinde, hakimin durumu hakemlere intikal ettireceğinde birleşmişlerdir. Hakemler duruma göre arayı bulmak ve düzeltmek, bu mümkün olmazsa bedelli yahut bedelsiz evlilik hayatına son vermek selâhiyetine sahiptirler. Anılan ayet ile sahâbe (Hz. Peygamber zamanında yaşayanlar) nin uygulaması bunu göstermektedir.
(Bkz. Prof. Dr. Hayrettin Karaman.İslâm'da Kadın ve Aile-Say.259)
Yüce Allah; ayrılma mecburiyetinde kalan eşlerin her birine, bol bol nimetler ihsan ederek onları zengin eder, çaresiz bırakmaz. Nisa 4/130 : « Eğer (eşler) ayrılırlarsa, Allah bol nimetiyle onların her birini zengin eder...» Boşayan erkek ise, kadına daha evvel vermiş olduğu mal ve paraları geriye alması ona helâl olmaz. Nisa 4/20 : «Bir eşin yerine başka bir eş almak istemişseniz, onlardan birine yükler dolusu mal vermiş olsanız da, o maldan hiçbir şeyi geri almayın. İftira ederek, açık bir günah işleyerek mi geri alacaksınız onu?» Ancak eski eş aldıklarının tamamını veya bir kısmını kendi isteği ile geri vermesi bunun dışındadır. Bakara 2/229: ...Kadının verdiği fidyede ikisine de bir günah yoktur... Boşanma sonunda da kadın ile erkek birbirine saygılı davranmalı hep iyilik ve güzellik sergilemelidir. Talâk 65/1-2 : «...Bekleme süreleri içinde kadınları evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar... Sürelerinin sonunda ya onları güzelce tutun, yahut güzellikle onlardan ayrılın...»

BOŞANMALARDA İDDETİN HİKMETİ

2/228 : Boşanmış kadınlar, üç adet görme ve temizlik süresi bekleyip kendilerini gözetlerler. (Hamile olup olmadıklarına bakarlar) Eğer Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanıyorlarsa, karınlarında çocuk bulunduğunu saklamaları kendilerine helâl olmaz. Kocaları da bu arada barışmak isterlerse, onları geri almaya herkesten daha çok hak sahibidirler...


Kur'ân; boşanmış kadının haklarının korunulması ve gebe olup olmadığının anlaşılması bakımından, bir süre koymuştur. Bu zaman yaklaşık 3 aydır, «üç adet görme ve temizlik süresidir» ki buna iddet denir. Bu süreyi doldurmadan kadının, bir başka erkekle evlenmesi yasaklanmıştır. İddet beklemenin iki önemli hikmeti (gizli sebebi, oluş sırrı) vardır. Birincisi, bu müddet zarfında kadının, hamile olup olmadığı anlaşılır ve böylece doğacak çocuğun nesebi (soyu) da belli olmuş olur. İddetin ikinci bir sebebi de eşlerin birbirine yaklaşmadan, ayni evde veya başka evlerde bir süre yaşayıp düşünürlerse, birbirlerini sevip sevmediklerini, tekrar beraber olma arzusu taşıyıp taşımadıklarını anlama olanağını elde ederler. Karı-koca, bazı anlaşmazlıkları nedeniyle öfkeye kapılıp boşanabilirler, sonradan da yaptıklarına pişman olabilirler. Boşanma; kızgınlıkla aile yuvasının sönmemesi için uzun bir süreye bağlanmış, evlilik bağı tam kopmamıştır. Talâk 65/1 : «...Belki Allah, bundan sonra yeni bir iş yapar (Bir anlaşma olanağı ortaya çıkarır.)» İddet içinde kadın ile birlikte kocası da barışmak isterse, yeni bir nikâh gerekmeden tekrar birleşebilirler. «...Kocalar, onları geri almaya herkesten daha çok hak sahibidirler...» İddetin en önemli hikmeti, karı-kocanın bir süre evlilik ilişkilerinden uzak kalıp, sıhhatli düşünerek birbirine dönme zemini ve fırsatı bulmalarıdır. Bunun için Yüce Allah, boşanmanın olup bittiye getirilmesini yasaklıyor ve ayrı zamanlarda verilmek şartiyle talâkı (boşanmayı) üçe çıkarıyor.
(Bkz. Prof. Dr. Süleyman Ateş - Yüce Kur'ân'ın Çağdaş Tefsiri.1/398)

BOŞAMA İKİ KEZDİR

2/229-230 : Boşanma iki kezdir. Bunun ardından ya iyilikle tutmak ya da güzelce serbest bırakmak gerekir... Erkek yine boşarsa, artık bundan sonra kadın, başka bir kocaya varmadan kendisine helâl olmaz. O evlendiği adam da bunu boşarsa, Allah'ın sınırları içinde duracaklarına inandıkları takdirde, eski karı-kocanın tekrar birbirlerine dönmelerinde kendilerine bir günah yoktur...


Bakara 229 ayeti boşama hakkını, kadın erkek ayrımı yapmadan prensibe bağlamıştır. Ayetin ilk cümlesi genel prensibi şöyle vermektedir : Boşanma iki kezdir. Bunun ardından ya iyilikle tutmak ya da güzelce serbest bırakmak gerekir. Çoğu kimseler Allah'ın bu hükmü için parantez açarak kadını salıvermek sözünü sokmuşlardır. Bu haksızlığa yer vermeden baktığımızda ayetin boşama yetkisini hiçbir cinse özgülemeden ortada bıraktığını görürüz. Bunun zorunlu sonucu ise; bu hakkın, nikâha iradeleri ile vücut veren taraflardan her ikisine de tanınmış olduğudur... Andığımız ayetin daha sonraki cümleleri, boşama konusunu erkek açısından düzenlemektedir. Bu sonraki düzenlemeye bakarak ayetin birinci kısmında konan genel prensibi, erkeğin yetkisi haline dönüştürmek bir saptamadır. Boşama hakkının kadına da tanınması Kur'ân'ın ruhuna en uygun şekildir.

Kur'ân'ın boşanma konusunda getirdiği yöntemi özetlersek: 1- Eşlerden her biri ötekini boşayabilir. Her boşama sonunda kadın iddet bekleyecektir. 2-Boşanma işleminin ne kadar sürdüğü önemli değildir. Meselâ bugünkü şartlarda boşanma davaları aylar, bazen yıllar sürmektedir. Bu önemli değildir. Boşanma kararının alındığı anda bir talak (boşanma) doğmuş olur. Kur'ân, talak sayısından bahsediyor, bunun gerçekleşme süresine ve şekline değinmiyor. 3- Birinci talaktan sonra eşlerin birbirine dönme imkanı vardır. Bu imkanı kullanmadıkları takdirde 2. talak aşaması başlar. Onun ardından da birbirlerine dönmezlerse nikâh bitmiş olur. Bu durumda kadın bir başka erkekle evlenip, normal sebepler yüzünden ondan ayrılmadıkça eski kocasıyla tekrar evlenemez. (Bakara 230,232)

Üçüncü defa boşanan kadın muvazaalı(yapay) bir erkeğe verilip, o erkek tarafından boşanır ve böylece eski kocasına dönme hakkını elde eder ki buna hülle denir. Bu iğrenç oyundur. Hz. Peygamber bu oyuna yeltenerek Allah'ın dinini dejenere edenleri lânetlemiştir. Kur'ân açısından bakıldığında bu oyunla gerçekleştirilen nikâh da, boşanma da geçerli değildir.
( Bkz. Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk. Kur'ân'daki İslâm-Say.436-438 )

KOCASI ÖLEN KADINLAR

2/234-235 : İçinizden ölenlerin, geriye bıraktıkları eşleri, dört ay on gün beklerler. Süreleri bitince artık kendileri için uygun olanı yapmalarında size bir günah yoktur... İddet bekleyen kadınlara evlenme isteğinizi üstü kapalı bir biçimde bildirmenizden, yahut içinizde tutmanızdan dolayı size bir günah yoktur. Allah, sizin onları anacağınızı, unutmayacağınızı bilmektedir. Bu sırada onlarla, örfün normal göreceği sözlerle konuşma dışında gizli bir buluşma için anlaşmayın...


Ayet, kocaları ölen kadınların dört ay on gün bekledikten sonra yeniden evlenebileceklerini belirlemektedir. Bu müddetten daha fazla yas tutmak dinimizce doğru değildir. Belirtilen zaman içinde hanımların gebe olup olmadığı da belli olur. Ancak gebe iseler çocuğunu doğuruncaya kadar beklerler. Talâk 65/4 : «...Gebe olan kadınların ise yüklerini (çocuklarını) bırakmalarına kadardır. » Bundan sonra örfe uygun şekilde yaşamlarını sürdürmelerinde, süslenmelerinde, evlenmelerinde bir sakınca yoktur.

Kadın dört ay on gün sonra evlenebilir. Ancak evlenmek istemez ise bir yıl süre ile de bu evde kalabilir ve kocanın mirasçıları da onun geçimini sağlamak mecburiyetindedirler. Bakara 2/240 : «İçinizden ölüp de geriye eşler bırakan kimseler, eşlerinin evden çıkarılmaksızın, bir yıla kadar geçimlerinin sağlanmasını vasiyet etsinler. Şayet kendileri çıkarlarsa, kendileri hakkında uygun olanı yapmalarında sizin için bir günah yoktur... »

GENEL KONULAR