YÜCE YARATAN İNSANLARDAN NELER İSTİYOR?

Bu sorunun cevabını mutlaka bilmeliyiz. İnsanın yaratılış sırlarını düşünen kişi güçsüzlüğünü, ölümlü oluşunu düşünerek kendi kendini eleştirme ve hesaba çekme arzusu ile dolar. Bu dünyaya nereden geldik ve nereye gideceğiz? Bizi kim ve niçin yarattı? Görevlerimiz nelerdir? İnsanlar öldükten sonra tamamı ile yok mu olunuyor? Sonunda tekrar yaşam var mı?

Hiç düşünmüyoruz ki; bize danışılmadan var edildik, bize danışılmadan doğduk, bize danışılmadan yaşıyoruz ve yine bize danışılmadan bu dünyadan ayrılacağız. Önce var ediliyoruz sonra da bir gün geri alınacağız. Acaba bu dünyaya tesadüfen mi geldik? Yoksa görevlerimiz var mı?

BİZİ YARATAN GÜÇ NEDİR

Kur’an-ı Kerim bunun cevabını şöyle veriyor:Öldükten sonra insanlar, GERÇEK SAHİPLERİ olan Allah’a teslim edilirler. Dikkat edin! Hüküm yalnız O’nundur. (Enam /62). …Biz Allah’a aitiz ve elbette O’na döneceğiz.( Bakara 2/156).

Bu ayetlerden gerçek sahibimizin ALLAH olduğunu öğreniyoruz. Yüce Allah’ın ihsanı ve dilemesi ile yaratılmış olan insan, büyük bir lütuf ile en yüceliğe, Allah’ın halifelik makamına getirilmiştir. Dünyadaki bütün varlıklar insanın emrine verilmiş, onun istifadesine sunulmuştur. Kur’an şöyle buyuruyor: Muhakkak ki Allah göklerde ve yerde bulunan şeyleri hizmetinize verdi ve görünür görünmez nimetlerini üzerinize bol bol saçtı…(Lokman 31/21).

ALLAH, PEYGAMBERLER ARACILIĞI İLE YASALARINI BİLDİRİYOR.

Ey insanlar! Size Rab’binizden bir öğüt, gönüldekine bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir. (Yunus 10/57).
Rab’binizden size indirilene uyun. Kur’an-ı bırakıp da başka dostların peşine gitmeyin. Ne kadar az öğüt alıyorsunuz. (Araf 7/3).

Yüce Yaratıcı’nın yasalarını insanlara bildirmekle görevlendirilmiş Allah’ın elçileri olan peygamberlerin istisnasız bütün toplumlara gönderildiğini Kur’an ayetlerinden öğrenmekteyiz. İnsanlara “ İlahî yasaları” tebliğ ederek, Yaratıcı’larını tanımalarını ve dünyadaki yaşamlarını bu esaslara göre düzenlenmesi gereğini bildirmişlerdir.

Cenâb’ı Allah’ın muhteşem sistemini içeren “ Yaratılış Kanunları”nı Son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.) aracılığı ile bizlere gönderilen Kur’an-ı Kerim’den öğrenmekteyiz. Rab’bimizin isteklerini çok iyi ve çelişkisiz kavramak, üzerinde derin derin düşünmek sırrı çözmenin anahtarıdır. Böylece Yüce Kudret’i bilir, hisseder ve O’na sığınırız. Bize bildirilen dinin adı “İslam” yani Allah’a teslim olmaktır.

Evrenin de Allah’a teslim olarak ibadet halinde olduğunu Kur’an-ı Kerim’den öğrenmekteyiz. İslamiyet sadece belli bir topluluğun dini değil, bütün insanların ve muhteşem düzen içindeki evrenin de Yüce Yaratıcı’sına olan hamd ve şükrünün ifadesidir.

TÜM VARLIKLAR ALLAH'A İBADET HALİNDEDİR.

Yedi gök, dünya ve ikisi arasında olanlar, O’nu tespih ederler. O’nu övgü ile tespih etmeyen hiçbir şey yoktur. Fakat siz onların tespihini fark edemezsiniz…(İsra 17/44).
…Göklerde ve yerde olan her şey; Güneş, Ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan çok kimseler hep Allah’a secde ederler. (Hac 22/18).
De ki; hepsi varoluş programları doğrultusunda fiiller ortaya koyarlar…(İsra 17/84).

Tespih; uzay boşluğunda yüzme, Allah’ı anma, dua ve zikir etmedir. Secde ise boyun bükme, ezilme anlamına gelir.

Yukarı da geçen ayetler, ilerleyen çağdaş bilim ile ancak yeni açıklığa kavuşmuştur. Bilindiği gibi atomun yapısını, merkezdeki pozitif yüklü atom çekirdeği ile etrafında dönen negatif yüklü elektronlar oluşturmaktadır. Atomun çekirdeği durumunda olan Güneş ile etrafında zorunlu olarak dönen Dünya’mız, Mars, Satürn, Venüs v.s. gibi yıldızlar, bizim gök adamız olan Samanyolu ekseni etrafında dönmektedir. Yaratılışları gereği zorunlu olarak mikrodan makroya kadar hareket etmekte olan bütün cisimler, ilahi yasa gereği Allah’ı tespih etmektedir. Böylece evrendeki bu hareketlerin, Kur’an-a göre zorunlu ibadet halinden başka bir şey olmadığını öğrenmekteyiz.

Mekke de Yüce Kudret’in emri ile Hz. İbrahim’e inşa ettirdiği Kabe (Allah’ın evi) İslam dünyasının manevi çekim merkezidir. Dünyanın muhtelif bölgelerinden akın eden milyonlarca insan, Kabe’nin çevresini dolaşarak Allah’a ibadet etmektedir. Tıpkı atom çekirdeğinin etrafında dönen elektronlar gibi.

Büyük tasavvuf bilgini Mevlana Celalettin Rumi Hazretleri (1207-1273) yaşadığı yıllarda ne atomun ne Güneş Sistemi’nin ve ne de gök adalarının yapısını biliyordu. Onun kurduğu Mevleviliğin sema törenlerinde dairevi dönmek suretiyle yapılan zikirli ibadet, kainattaki dönüş ile yapılan zorunlu ibadete mucizevi olarak bilinçli bir katılımdır.

İNSANIN YARATILIŞ SEBEBİ

Ben cinleri ve insanları sadece Bana kulluk etsinler diye yarattım. (Zariyat 51/56)
De ki: Duanız olmasa, Rab’bim size ne diye değer versin? (Furkan 25/77)

Evrenin ve insanların küçük parçası olan atom, bir çekirdek ve onun etrafında dönen elektronlardan oluşur. Kur’an atomun bu hareketine zorunlu ibadet demektedir. Var oluşun şükür etme halidir ki bütün cisimler ayni kanuna tabidir. Ancak Yüce Allah bizden irademizi kullanarak şuurlu ibadete geçmemizi istemektedir. Allah’ın doğuştan verdiği bilinçle, O’nun kulu olduğu gerçeğini anlayan insan, tam bir teslimiyetle Rab’bine yönelerek ibadet etmeye başlar. Yüce Allah’ın da karşılık vermesi ile ilahi mutluluğa kavuşan kul için Kur’an şöyle buyurmaktadır:

Öğle ise siz Beni anın ki, Ben de sizi anayım… (Bakara 2/152)
Ey Muhammed! Kullarım sana Beni sorarlarsa; Ben hiç şüphesiz onlara yakınım. Bana dua ettikleri zaman dua edenin dileğine karşılık veririm… (Bakara 2/186)

ALLAH KATINDA EN DEĞERLİ İNSAN