TEVRAT, ZEBUR, İNCİL
ve
KUR'AN'DAN GÖZLEMLER


VAHYİN EZBERLENMESİ VE YAZILMASI

Hz. Peygamber (s.a.s.) ilk zamanlar, aldığı vahyi ezberinde saklamak maksadıyla, yüksek sesle tekrar etme alışkanlığındaydı; fakat hicretten önce Mekke'de iken bu adeti bir kenara bıraktı ve vahy son bulup kesilinceye kadar kendisini sükunet içinde ve sakin tutmaya başladı. Vahy biter bitmez etrafındakilere tebliğ ediyor ve özel katiplerine de vahyi yazıyla tespit ettiriyordu. Kur'an'ı Kerim, bu konuda ona şu uyarıyı yapmıştı. Nahl 75/16: « Vahyedileni hemen okuyasın diye, dilini hareket ettirip durma.» Başka bir ayette de şöyle buyrulmuştu. Enam 20/114: «...Vahy sana gelip tamamlanıncaya kadar, Kur'an'ı okumada acele edip durma ve şöyle söyle: Ey RAB'bim, ilmimi arttır.»

Vahyin sona ermesiyle okuma yazması olan sahabîlerden birini çağırıp, ayet metnini yazdırıp kaydettirir, sonrada hangi sûreye yerleşeceğini kesin surette tayin edip gösterirdi. Katibin vahyi tekrar okumasını ister ve eğer yanlışları varsa düzeltirdi. Vahiyler sahabîler tarafından ezberlenir, namazlarda okunurdu. O devirde kağıt olmadığı için vahiyler; işlenmiş deri üzerine, ince beyaz taşlara, hayvanların kürek kemiklerine ve hurma dallarına yazılırdı. Tûr 52/1,3: «...İşlenmiş ince deri üzerine yazılmış Kitab'a andolsun.»

Her Ramazan ayında Cebrâil (a.s.) Hz. Peygamber (s.a.s.) ile birlikte, ayet ve sûreleri kontrol ederler, sıralamasını yaparlardı. (Bkz. Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi - S.78)


KUR'AN GÜNÜMÜZE NASIL ULAŞTI?