TEVRAT, ZEBUR, İNCİL
ve
KUR'AN'DAN GÖZLEMLER


PAVLUS (ST.PAUL) VE NASRANİLER

Elçilerin İşleri'nde (9/19-31) yazıldığına göre Pavlus, vaftiz olduktan sonra Şam'da ki havralarda İsa'nın Tanrı'nın Oğlu olduğunu hemen duyurmaya başladı. Şam'da yaşayan Yahudiler şaşkına dönüyor, Hz. İsa'ya iman edenleri kırıp geçiren adam bu değil miydi? diyorlardı. Pavlus, Kudüs'e döndükten sonra kötülük yaptığı Hz.İsa'nın Havari'lerine ancak Barnaba'nın aracılığıyla ulaşabildi.Neticede aralarında anlaşarak Hz.İsa'nın gerçek temsilcisi olan Nasraniler Pavlus'u kabul ettiler.

Nasraniler; Hz.İsa'nın ailesi(Annesi ve kardeşleri),12 Havarisi ve O'na samimiyetle iman etmiş küçük bir Yahudi topluluğundan oluşuyordu. Elçilerin İşleri 1/14,15: « Bunlar (Nasraniler) İsa'nın annesi Meryem, öbür kadınlar ve İsa'nın kardeşleri ile tam birlik içinde sürekli dua ediyordu... (Havari) Petrus yaklaşık 120 kardeşten oluşan bir topluluğun ortasında ayağa kalkıp şöyle konuştu...» Hz.İsa'ya iman etmemiş diğer Yahudiler ise onları, « Nasıralı İsa» deyiminden kaynaklandığı için Nasraniler olarak tanımlamışlardı. Eski Antlaşmada Hz.Musa İsa Mesih'in gönderileceği önceden yazıldığından böyle bir Peygamberin geleceği biliniyordu. Tesniye18/18: «Onlar için kardeşleri arasından senin (Musa) gibi bir peygamber çıkaracağım; sözlerimi onun ağzına koyacağım, ona emredeceğim her şeyi onlara söyleyecek.»

Hıristiyan kaynaklar, bu ayetin Hz. İsa için indiğine inanırlar, Müslümanlar ise Hz.Muhammed (s.a.s.) için geldiği görüşündedir. Muhakkak ki en doğrusunu Yüce Tanrı bilir. Yahudi-Hıristiyanları olarak da bilinen Nasraniler; Musa Yasa'larına bağlı kalmakla beraber, Hz.İsa'nın mesajlarını da büyük bir inanç ve samimiyetle uyguluyorlardı. Elçilerin İşçileri 2/38, 46: « (Havari) Petrus onlara şu karşılığı verdi : tövbe edin, herbiriniz İsa Mesih'in adıyla vaftiz olsun... Her gün tapınakta toplanmaya devam eden imanlılar, kendi evlerinde de ekmek bölüp içten bir sevinç ve sadelikle yemek yiyor ve Tanrı'yı övüyorlarıdı.» Aralarında büyük bir dayanışma vardı. Kendilerini dünya işlerinden soyutlamışlar, yalnız Tanrı'ya kulluk ile Hz.İsa'nın öğretisini uygulamaya adamışlardı. Elçilerin İşleri 2/44, 45: « İmanlıların tümü bir arada bulunuyor, her şeyi ortaklaşa kullanıyorlardı. Mallarını, mülklerini satıyor ve bunun parasını herkese ihtiyacına göre dağıtıyorlardı.»

Nasraniler; Hz.İsa'yı kendilerine Tanrı tarafından gönderilen bir Peygamber ve Mesih olarak tanıyor, Tanrı'nın Oğlu gibi kavramlarla onu ilâhlaştırmıyorlardı. Mircea Eliade, Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi eserinde, Nasraniler hakkında şöyle yazmıştı. Cilt 2, S.392: « Yahudi Yasası'nın ayinlere ilişkin buyruklara sadakatle uymakta ve Yahudi Hıristiyanlık (Nasraniler) terimiyle ifade edilen hareketi tam anlamıyla temsil etmektedirler. Norman Perrin, İnciller'de korunan olay anlatılarını ve İsa'nın sözlerini Nasranilere bağlamaktadır. » Hz.İsa'nın mesajları, sözlü olarak 25-30 yıl havariler ve onların yakınları tarafından nakledilmişti. Daha sonraları Nasraniler bu sözlü nakilleri yazıya çevirdiler. Bu belgeye günümüz araştırmacıları, Almanca'da ki «Quelle» (kaynak) sözcüğünden esinlenerek Q İncili adını verirler. İbranice yazılan bu gerçek İncil'den, bütün İncil yazarlarının istifade ettiği kabul edilmektedir. Dördüncü yüzyılda Hıristiyanların muteber kabul ettikleri 4 İncil'in dışında diğer İnciller ve Q İncil'i de imha edilmişti.

Elçilerin İşleri'nde açıklandığına göre, ilk kiliseyi Nasraniler Kudüs'te kurmuştu. Ancak zor şartlar altında çalışıyorlardı. Musevi Yasaları'na kesin şekilde uymalarına karşın başkâhin ve aşırı dincilerin hışmına uğruyor, onları sapkın bir tarikat olarak görüyorlardı. Yahudiler tarafından kışkırtılan Roma yönetimi de siyasi bakımdan onları tehlikeli bularak baskı altına almıştı. Nasraniler, zaman zaman tutuklanıyor ve kırbaçlanıyordu. 43 yılında havarilerden birini de öldürmüşlerdi. Elçilerin İşleri 12/1-2: «Kral Hirodes, kiliseden bazı kişilere eziyet etmeye başladı. Yuhanna'nın kardeşi Yakup'u kılıçla öldürttü.»

36-37 yıllarında Nasraniler'in başına Hz. İsa'nın dört erkek kardeşinden en büyüğü olan Yakup seçilmişti. Hz.Meryem İsa Mesih'i dünyaya getirdikten sonra Yusuf ile evlenmiş, bu evlilikten erkek ve kız çocukları olmuştu. Matta 13/55-56 : « Marangozun oğlu değil mi bu? Annesinin adı Meryem değil mi? Yakup, Yusuf, Simun ve Yahuda onun kardeşleri değil mi? Kızkardeşlerinin hepsi aramızda yaşamıyorlar mı? » Dinsel Tarih yazarı Mircea Eliade, Cilt 2 S.392 : «Helenistler Kudüs'ten sürülüp Yahuda ve Samiriye kırlarına dağıldı. Bundan böyle Kudüs Kilisesi'nin egemenliği, elçilerin (havarilerin) ve onların önderi olan “İsa'nın kardeşi” Yakup'un eline geçmişti.»

Hz.İsa'nın Mesajı'nın temsilciliğini üstlenen Yakup, aralarında havarilerinde bulunduğu Nasranilere yaklaşık 30 yıl başkanlık etmiş namuslu, dürüst ve İsa Mesih'in öğretilerini eksiksiz uygulayan bir lider olarak tanımlanıyordu. Nasraniler, Hz.Musa'nın yasalarına uymakla beraber, Hz.İsa'yı Yahudilere gönderilmiş son peygamber olduğuna inanıyorlardı. Hz.İsa'nın öğretisinden sapmış olan Pavlus ile anlaşmazlığa düşmüş, onunla yıllarca çatışmışlardı. Pavlus, başlangıçta Yakup'u Hıristiyan topluluğunun direği ve önderi olarak kabul etti. Galayalılara Mektup : « 1/19 : Öbür elçilerden hiçbirini görmedim, yalnız Rab İsa'nın kardeşi Yakup'u gördüm... Galatyalılara Mektup 2/9 : «Topluluğun direkleri sayılan Yakup, Kefas ve Yuhanna...» Üçüncü İncil'in ve Elçilerin İşleri'nin yazarı Luka; kitabında taraflı tutumuyla yakın dostu Pavlus'a çok yer ayırmasına karşın, Hz.İsa'nın mirasçısı, havarilerin önderi Yakup hakkında çok az bilgi verdiği kabul edilir.

Yakup, 62 yıllarındayken aşırı dinci başkâhinin kışkırtmasıyla Yahudiler tarafından taşlanarak öldürülmüştü.

HZ.İSA'NIN KARDEŞİ YAKUP'UN MEKTUBU